Savaşlar kahramamnlık hikâyeleriyle doludur. Sıradan adamlar, bu zor zamanlarda içlerindeki cevheri ve potansiyeli açığa çıkartarak tarihe adlarını yazdırır. İşte İkinci Dünya Savaşı kahramanlarından Deli (Mad) Jack Churchill tam da böyle bir kahraman. Bu hikâyeyi okuyunca Jack Chorchill’e neden deli dendiğini anlayacaksınız.
Yarbay John Malcolm Thorpe Fleming “Jack” Churchill İkinci Dünya Savaşı’nda savaşmış bir İngiliz subayıdır. 16 Eylül 1906’da doğmuş ve 8 Mart 1996’da, 89 yaşında vefat etmiştir. Emri altındaki askerler tarafından “Deli” Jack (Mad Jack) ve “Savaşan” Jack (Fighting Jack) lakaplarıyla anılır. Onun ekip olarak ilgimizi çeken özellikleriyse savaşçı ruhu, bitmeyen hayatta kalma (survival) azmi ve savaş felsefesidir.
İkinci Dünya Savaşı kahramanı Deli Jack, İkinci Dünya Savaşı boyunca katıldığı tüm harekât, operasyon ve çatışmalara yanında gaydası (karadenizlilerin tulumuna benzeyen bir çalgı), yayı ve okları ve kafesli işlemeli kabzası olan subay kılıcıyla katılmıştır. Deli Jack, dünya savaş tarihinde bir uzun yay ve okla düşman öldüren son asker olarak tarihe geçmiştir ve bunu uzun yayların savaş sahnesinden silinmesinden 300 – 400 yıl kadar sonra başarmıştır. Deli Jack aynı zamanda felsefesini ifade eden şu sözleriyle de ünlüdür: “Kılıcı olmadan savaşa giden bir subay uygun biçimde giyinmemiştir.”
Jack Churchill, bu felsefesine sonuna kadar sadık kalmış ve katıldığı tüm çatışmalarda kılıcını da ynında götürmüş ve bu kılıcı oldukça etkili şekilde kullanmıştır. Hayatının erken dönemlerinde Burma’da yaşayan Churchill, okçuluk yeteneklerini yarışmalara katılarak sergilemiş ve geliştirmiş; hatta bu yetenekleri sayesinde Bağdat Hırsızı adlı bir filmde küçük bir rol de oynamıştır. 1939’da Nazi ordusu Polonya’yı işgal edince tekrar orduya katılmış Fransa’ya gönderilen öncü kuvvetler arasında yer almıştır.
Fransa’nın kuzey sınırına yakın küçük bir kasaba olan L’Épinette yakınlarında bir Alman devriye birliğine tuzak kurduğu sırada kendi ekibine saldırının başladığının işareti olarak bir Alman çavuşunu vuracağını söyler ve dediğini yapar. Bu şekilde, İkinci Dünya Savaşı’nda bir okla düşman öldüren tek İngiliz askeri olma unvanını da kazanır.
1941 yılında bir Alman birliğine saldırmak üzere Norveç’teki Vågsøy kasabasına gönderilir. Saldırıda denizden karaya çıkan ilk birliğin ilk askeri Deli Jack Churchill, gaydasıyla bir İskoç marşı olan “March of the Cameron Men“i (Cameron’ların yürüyüşü) çalarak çıkarma gemisinden karaya atılır ve ardından bir el bombası savurarak karaya çıkmakta olan askerleriyle birlikte çatışmaya katılır. Bu operasyondaki cesareti ve davranışlarından dolayı da madalya kazanır.
1943 yılında İtalya’ya gönderilen Deli veya Savaşan Jack, İtalya’nın Molino kasabası dışındaki Salerno sahiline giden yoldaki kilit bir noktaya yerleşmiş olan bir Alman karakolunu ele geçirmek üzere görevlendirilir. Bir onbaşının yardımıyla karakola sızan Churchill, bir havan bölüğü de dahil olmak üzere 42 düşmanı esir alır ve saldırı ekibini, esirleri ve yaralıları Aman esirlerin ittiği arabaların üzerinde geçidin ötesine götürür. Dönüşün ardından İkinci Dünya Savaşı kahrmanı Deli Jack, göğüs göğüse çarpışma sırasında düşürdüğü kılıcını bulmak üzere karakola geri dönmeye karar verir. Bu sırada yolda yönünü kaybetmiş ve düşman hatlarına doğru ilerleyen bir Amerikan birliğine rastlar. Birliğe yaptıkları hatayı açıklar; ancak birlik ona inanmak istemez. Ardından Deli Jack onlara “kendi yoluna gideceğini, onları kurtarmak için üçüncü kez aynı yolu gelmeyeceğini” söyler ve yoluna devam eder.
1944 yılında Yugoslavyalı direnişçilerle birlikte organzie ettiği bir saldırı sırasında komando birliğini yöneten Deli Jack, birkaç denemenin ardından belirlenen hedefe ulaşan 6 kişiden biri olur. Ancak Alman birlikleri saldırırken ayağa dikilen Churchill diğer komandolara işaret vermek üzere “Will Ye No Come Back Again” (Geri gelmeyecek misiniz?) adlı parçayı çalarken yakına düşen bir el bombası yüzünden bayılır ve Almanların eline esir düşer.
İkinci Dünya Savaşı kahramanı Deli Jack gönderildiği esir kampında da deliliğinden bir şey kaybetmez ve bir Kraliyet Hava Kuvvetleri subayıyla birlikte kamptan kaçar. Baltık kıyılarının tamamını yürüyerek aşmayı planlayan Jack ve kaçak arkadaşı bir süre sonra yakalanır ve “değerli” esirlerin tutulduğu Nazi SS askerleri tarafından korunan ve yönetilen başka bir kampa gönderilir. Bir süre sonra esirler tarafından oluşturulan bir sözcü grubu Alman subaylarına, SS’lerin kendilerini öldüreceğinden endişe ettiklerini haber verir. Alman Ordusu’ndan Yüzbaşı Wichard von Alvensleben öncülüğündeki bir birlik esirleri korumak üzere esir kampına saldırır. SS’ler geri püskürtüldükten sonra Alman askerleri esirleri salar ve kampı terk eder. Alman askerleri gittikten sonra kampı terk eden Deli Jack, 150 kilometre boyunca yürür ve İtalya’nın Verona kasabasına varır. Burada bir Amerikan birliğine rastlayarak kurtulur.
Esaretin ardından 1946 yılunda hâlâ devam eden Pasifik Savaşları’na katılmak üzere Japonlarla savaşmak için Burma’ya gönderilir. Deli Jack Hindistan’a vardığı sırada Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombaları Japonların da kayıtsız şartsız teslim olmasına neden olur. Savaşı müttefikler kazanmasına rağmen durumdan mutsuz olan ve savaşına adil şekilde kazanılmadığını düşünen İkinci Dünya Savaşı kahramanı Jack, olayı “O kahrolası Yankiler olmasa savaşı daha 10 yıl sürdürebilirdik!” şeklinde yorumlar.
Savaşın ardından emekli olan Deli Jack İngiltere’ye döner ve kara havacılık okulunda eğitmen olarak görev yaptıktan sonra masabaşı bir işe verilir. Emekliliği sırasında sörfe merak saran Deli Jack, kendi tasarladığı sörf tahtasıyla Stern Nerhi’nin 1,5 metretlik gel-gitlerinde sörf yapan ilk kişi olur.
Emekliliğinde de eksantirikliği ve “deliliği” devam eden Jack, her akşam evine dönerken evrak çantasını trenin camından fırlatarak yolcuları ve köndüktörleri korkutur. Kendisine bunu neden yaptığı sorulduğunda; istasyondan evine kadar taşımamak için, çantasını demiryolu yakınında bulunan evinin arka bahçesine attığını söyler.
Churchill, isminin hakkını verecek düzeyde delidir. Ancak gerek savaş sırasındaki gerekse savaş sonrasındaki tavır, davranışlarından ve kahramanlıklarından anlaşıldığı kadarıyla Churchill tam bir savaşçı ve survalisttir. Asla vazgeçmediği ve hayata tutunmak için bir şeyler bulduğu ortatadır. Emekli olduktan sonra sörfe merak sarar, yaşlandığını veya geç olduğunu düşünmez. Hatta bu merakını daha üst noktaya taşıyıp kendi sörf tahtasını tasarlar. Pratiktir, korkusuzdur ve işleri kendine özgü yollarla halletmeyi sever. Tam bir savaşçı ve hayatta kalma uzmanı gibi, akıllıca, pratik ve basit düşünür. Bunca maceraya ve dışarıdan bakıldığında tehlikeli görünen davranış biçimine rağmen 89 yaşında hayata gözlerini kapatması da hayata ne kadar sıkı tutunduğunun göstergesi gibidir. Kısacası Savaşan Jack survival’a hayatta kalmaya merak sarmışların saygısını ve selamını hak eden bir karakterdir.